SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

MESACİD BAHSİ

<< 592 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

136 - (592) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وابن نمير. قالا: حدثنا أبو معاوية عن عاصم عن عبدالله بن الحارث، عن عائشة؛ قالت:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم، إذا سلم، لم يقعد. إلا مقدار ما يقول "اللهم! أنت السلام ومنك السلام. تباركت يا ذا الجلال والإكرام" وفي رواية ابن نمير "يا ذا الجلال والإكرام".

 

{136}

Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe ile İbni Numeyr rivayet ettiler. Dedilerki: Bize Ebu Muâviye, Asım'dan, o da Abdullah b. Hâris'den, o da Aişe'den naklen rivayet etti. Âişe şöyle demiş:

 

«Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) selam verdiği vakit ancak

Allahumme ente selam ve minke selam tebarekte ze'l-Celali ve'l-İkram diyecek kadar otururdu.»

 

İbni Numeyrin rivayetinde ya ze'l-Celali ve'l ikram ibâresi vardır.    

 

 

(592) وحدثناه ابن نمير. حدثنا أبو خالد (يعني الأحمر) عن عاصم، بهذا الإسناد. وقال "يا ذا الجلال والإكرام".

 

{….}

Bize bu hadisi İbni Numeyr de rivayet etti. (Dediki): Bize Ebü Hâlid (yâni El-Ahmar) Asım'dan bu isnâdla rivayet etti. ve ya ze'l-celali ve'l-ikram dedi.

 

 

(592) وحدثنا عبدالوارث بن عبدالصمد. حدثني أبي. حدثنا شعبة عن عاصم، عن عبدالله بن الحارث. وخالد عن عبدالله بن الحارث. كلاهما عن عائشة؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم قال، بمثله. غير أنه كان يقول "يا ذا الجلال والإكرام".

 

{….}

Bize Abdülvâris b. Abdissamed rivayet etti. (Dediki) : Bana babam rivayet etti. (Dediki) : Bize Şu'be, Asım'dan, o da Abdullah b. Hâris'den bir de Hâlid'den, o da Abdullah b. Hâris'den rivayet etti, bunların ikisi de Aişe'den, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yukarki hadisin mislini söylediğini rivayet ettiler. Şu kadar var ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)

 

Ya ze'l-Celali ve'l-ikram diyormuş.

 

 

İzah:

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in namazından çıkmasından murâd selâm vermesidir. Anlaşılıyorki selâm verdikden sonra yine bu hadîsde beyân edildiği vecîhle üç defa istiğfar eder, sonra «Allâhümme Ente's-Selâmu ilâh...» dermiş.

 

Selâmın mânası: Bütün kusurlardan ve hudûs alâmetlerinden salim olan; demekdir. Ve Allah'ın isimlerinden biridir. Selâmetle vasıflanmak ancak kendisine zarar gelebilmesi melhuz olan hadis şeylerde yâni mahlûkâtda mütesavver olduğundan Allah Teâlâ onlardan daha mümtaz bir şekilde selâmla tavsif edilmiş: «Yâ Rab bizzat selâm sensin, mahlûkâtın vasıflandığı selâmet de senden sâdır olur.» denilerek Allah Teâlâ'nın bütün mahlûkâtdan müstağni olduğu; selâmeti o verdiği ve neticede yine ona râci' olduğu makâm-ı ihtiram da beyân olunmuşdur.

 

Fukahâ bundan sonraki Hz. Âişe hadîsi ile istidlal ederek namazda selâm verdikden sonra imamın bir parça yer değiştirmesini müstehab görmüşlerdir. Bunun hikmeti ihtilaflıdır. Bâzılarına göre imam iken durduğu yer pek faziletli bir yerdir; orada durmak ancak imamlık sebebi ile hak edilir. İmamlık bitince artık imamın orada durmaya hakkı kalmaz.

 

Bir takımları: «îmamın yer değiştirmesi onun selâmını işitmeyenler, kendisini görsün diye müstehab olmuşdur.» derler. îmamın namazdan sonra sağ tarafa çekilmesi müstehabdır. Çünkü şerîatda her işe sağdan başlamak müstehabdır.

 

Şâfiîler'den bâzılarına göre: İmamın yer değiştirmesi o namazdan sonra sünneti müekkede olarak devamlı nafile namaz bulunduğuna göredir. Namazdan sonra sünnet namaz yoksa yer değiştirmek müstehab değildir. Çünkü Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sabah namazını kıldıkdan sonra güneş doğuncaya kadar yerinde oturduğu rivayet olunmuşdur.